Neden Doğaya Güç Kat?

Osman Erdem

Doğa Araştırmaları Derneği

Doğaya Güç Kat Projesi, Türkiye’de doğa koruma alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının (STK) karar süreçlerinde yer almaması ve karar süreçlerini yeterince etkileyememesi üzerine kurgulandı.

Son yıllarda Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları üzerine yapılan pek çok çalışma raporunda öne çıkan sorunlar STK’ların karar süreçlerine katılımının düşük olması, kamuoyunun ve hükümet kuruluşlarının STK’lara karşı önyargılı oluşları, kamuoyunun STK’lara yeterince destek vermemesi, kapasite yetersizliği, STK’lar arasında etkili bir iletişim ve iş birliğinin olmaması ve STK’lara yeni insan katılımının düşük olması gibi başlıklarda sıralanıyor.

Doğa Koruma İçin  Güçlü İletişim Mekanizmaları Hayati Önem Taşıyor

Biz de bu projenin hazırlık aşamasında Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarına ilişkin yapılan pek çalışma ve raporu değerlendirdik. Yine, Türkiye’de doğa koruma alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının katılımlarını öngören yasal düzenlemeler ile uygulamadaki durumlarını yani STK’ların karar mekanizmalarına katılımları ve etkinliklerini inceledik. Bu değerlendirme ve incelemeler sonucunda ise Türkiye’de özellikle yerel düzeyde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının hem karar mekanizmalarında yer alacak ve kararları etkileyebilecek kapasite, özgüven ve müzakere bilgi beceri gibi konularda yetersiz kaldığını hem de aralarında güçlü bir işbirliği, eşgüdüm, bilgi ve deneyim paylaşımını sağlayabilecek iletişim mekanizmalarının bulunmadığını gördük. Bu durumu proje hazırlık sürecinde yerel düzeyde STK’larla ve ilgili kamu kurumlarının yetkilileriyle yaptığımız görüşmeler de doğruladı.

Proje hazırlık sürecinde 80 civarında STK ile iletişim kurmaya çalıştı ve bunlardan ulaşabildiğimiz 45 STK ile yapılan kısa anket çalışmasına katılan STK temsilcilerinin hemen hepsi varlıklarını sürdürebilmek için yeterli altyapı, finansal kaynaklara ve temel iletişim araçlarına sahip olmadıklarını söylerken, insan kaynakları kapasitesinin yetersizliğine ve özellikle benzer konularda çalışan ve benzer sorunları yaşayan STK’lar arasında yeterli iletişim bulunmamasına ya da eksikliğine dikkat çekti.

Bu görüşmelerde iletişim eksikliği nedeniyle bilgi ve deneyimlerini paylaşımı yapamadıkları gibi ortak hareket etme olanağını da bulamadıklarını dile getiren STK’ların bu tespiti hem güçlü bir iletişimin gerekliliğine hem de ağa neden ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. Bu anlamda yerelde çalışan STK’lar arasındaki iletişim mekanizmalarını güçlendirmek için de hepimize sorumluluk düşüyor.

Güçlü Katılım Güçlü Savunuculuk

Ulusal mevzuatımızda, yeterli olmasa da Türkiye’de doğa koruma alanında faaliyet gösteren STK’ların karar süreçlerine katılımını öngören önemli mekanizmalar var. Bunlar, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliğinin öngördüğü Ulusal Sulak Alan Komisyonu ve mahalli sulak alan komisyonları, Kara Avcılığı Kanunu uyarınca kurulan Merkez Av Komisyonu ve il/ilçe av komisyonları ile 19.01.2019 tarih ve 30659 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konan Tarım ve Orman Bakanlığı tebliği ile kurulan havza yönetim heyetleri…

Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği uyarınca (31 ve 35. maddeler) kurulan Ulusal Sulak Alan Komisyonu ve Mahalli Sulak Alan Komisyonları’na yönetmelikle ülkedeki sulak alan politika ve stratejilerinin belirlenmesinden, sulak alanların korunması ve yönetimine dair önemli sorumluluklar verilmiştir. Yönetmelikle Ulusal Sulak Alan Komisyonu’na iki, mahalli sulak alan komisyonlarına ise bir STK’nın katılımı öngörülmüştür.

Merkez Av Komisyonu (MAK), her yıl en geç Mayıs ayı sonuna kadar toplanarak il ve ilçe av komisyonlarınca alınan kararları da dikkate alarak av yılı süresince; korunacak av hayvanlarını, avlanmasına izin verilecek av hayvanlarının avlanma miktarlarını, avlanma sürelerini, zamanını ve günlerini, yasaklanan avlanma araç ve gereçlerini, yasaklanan avlanma sahalarını ve mücadele maksatlı avlanma esas ve usullerini belirliyor. Bu noktada bir olumlu gelişmenin altıni çizebiliriz.  04 Aralık 2020 tarih ve 31294 sayılı Resmî Gazete ile yürürlüğe konan düzenleme ile MAK’taki STK sayısı birden dörde çıkarıldı.

Havza Yönetim Heyetleri, su havzaları için hazırlanan yönetim planı uygulamalarının izlenmesi ve değerlendirilmesiyle ilgili çalışmaları yürütmek amacıyla oluşturulmuştur. Türkiye’de 25 havza heyeti bulunmaktadır ve Havza Yönetim Heyeti’ne o havzada yer alan illerde faaliyet gösteren iki yerel STK’nın katılımı öngörülüyor.

Yukarıda belirtilen komisyon ve heyetlerde STK’ların yer alması güçlü bir doğa savunuculuğu için oldukça önem taşımaktadır zira yer alan bu mekanizmalarda yer alan STK’ların kamu kurumlarıyla eşdeğer söz ve oy hakları bulunmaktadır. Doğa Araştırmaları Derneği 2002 yılından bu yana, bir dönem Doğal Hayatı Koruma Derneği, sonra Doğa Derneği, şimdilerde ise WWF Türkiye ile birlikte Ulusal Sulak Alan Komisyonu üyesidir.

2019 yılı başlarında Doğa Araştırmaları Derneği tarafından yapılan bir çalışmada (rapor yayınlanmamış) mahalli sulak alan komisyonunun bulunduğu 52 ilden sadece 11’inde STK’ların komisyon toplantı ve çalışmalarına katıldığı belirlenmiştir. Komisyonun sekretaryasını yürüten Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün il şube müdürlükleriyle yapılan görüşmelerde, bazı illerde çevre ve doğa konusunda faaliyette bulunan STK olmasına ve toplantıya davet edilmelerine rağmen katılım olmadığını, katılım olan yerlerde ise (birkaç il hariç) konuya hâkim olmadıkları için STK’lardan beklenen katkıyı alamadıklarını belirtmişlerdir. Komisyon toplantılarına katılan veya davet edilen STK’ların önemli bir kısmı ile telefon görüşmesi yapılmış ve il şube müdürlüklerinin ifadeleri STK temsilcileri tarafından da teyit edilmiştir.

Yereldeki STK’ların Karar Mekanizmalarına Katılımının Güçlendirilmesi Gerekiyor

Yapılan çalışma, Kara Avcılığı Kanununa dayanılarak oluşturulan il ve ilçe av komisyonlarında da durumun farklı olmadığını göstermiştir. Senede bir kez toplanan ve avcılık konusunda il düzeyinde çok önemli kararların alındığı il ve ilçe av komisyonları toplantılarına katkı veren STK sayısı ise istisna düzeyindedir. Hatta bazı illerde STK temsilcisi olarak avcılık kuruluşlarının katıldığı tespit edilmiştir

Türkiye’nin 25 havzasında oluşturulan Havza Yönetim Heyetlerinde o havzadaki illerden 2 sivil toplum kuruluşunun yer alması öngörülmüştür. Ancak STK katılımı yönünden havza yönetim heyetlerinde de durum farklı değildir. Örneğin Seyhan Havzası Yönetim Heyeti ve Ceyhan Havzası Yönetim Heyetine katılacak yerel düzeyde STK bulunamadığı için toplantılara ulusal düzeyde faaliyet gösteren Doğa Araştırmaları Derneği ve TEMA Vakfı temsilcileri katılmaktadır.

Doğa korumacıların yıllardır çıkarılmasını beklediği “Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliğin Korunması Yasa Tasarısı” ile kurulması öngörülen Ulusal Tabiatı Koruma Kuruluna dört ve Mahalli Tabiatı Koruma kurullarına ise ikişer STK’nın katılımı öngörülmüştür.

Yukarıda belirtilen örneklerden de anlaşılacağı üzere hukuksal düzenlemelerin varlığı, STK’ların karar süreçlerine katılımı için yeterli olmamaktadır. STK’ların da katılım mekanizmalarında yer alacak ve kararları etkileyebilecek kapasite, özgüven ve müzakere bilgi becerisine sahip olmaları etkin bir doğa savunuculuğu için önem taşıyor.

Doğaya Güç Kat Projesi de tam da bu noktadan hareketle yola çıktı ve hem yereldeki STK’ların hem de gönüllülerin desteğiyle daha da büyümeyi hedefliyor.