Bir Savunma Deneyimi: Akçay Sulak Alanı Yok Olmasın

Fotoğraflar: Kadri Kaya

Yazı: Zeynep İlhan-Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Üyesi

Yaşadığımız yere çok yakın bir bölgeden geçerken uçsuz bucaksız sazlıkları görür ve hiç bitmeyen ve birbirinden çok farklı kuş seslerini duyardım ve dinleyebilmek için arabanın camını açıp yavaşça oradan geçerek Akçay’dan Edremit’e giderdim. Sözünü ettiğim bu alan Akçay Sazlığı..

Ancak burası uzun bir süredir Balıkesir Büyükşehir Belediyesi(BBB)’nin çalışmaları nedeniyle tehlike altında. Size hem alanın hikayesini hem de sulak alanı korumak için çıktığımız yoldaki deneyimlerimizi anlatmak istiyorum. Önce baştan başlayayım…

2015 yazında bir gün bir arkadaşım vasıtasıyla Akçay Sazlıkları için hayalleri olan Hatice Bilgiç Lim ile tanıştım.  O gün onun hayalinin alanın uluslararası örneklerinde olduğu gibi korunarak doğa parkına dönüştürülmesi olduğunu öğrenip, burada bir eğitim merkezi ve su enstitüsünün olabileceğini dinlemiştim.

Hatice aslında yıllar önce bu hayali için ön çalışmayı yapmış ve BBB dahil olmak üzere farklı kurumlara sunumlar yapmış ve bunun için www.edremitwetland.org adıyla web sayfası hazırlamıştı. Ülkenin zenginliklerinin farkında olan ve uzun yıllar önce Amerika’ya göç ettiği için uzaklarda gördüğü güzel uygulamaların Türkiye’de de yapılabileceğini düşünen Hatice’nin hayalleri bugün bizim de hayalimiz.

Ancak bu hayalimizi gerçekleştirmek isterken yolda epeyce sorunla karşılaştık, karşılaşıyoruz.  Akçay öncesinde sulak alan savunma deneyimimiz olmadığı için süreç içinde çok şey öğrendik. Örneğin, Akçay Sulak Alanının Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı sulak alan envanterine girmiş ve korunması gereken bir alan olduğunu, BBB alanın tam ortasında Edremit Çayının kıyısındaki mera alanına çöp, moloz, hafriyat ve dip çamuru dökmeye başladıktan çok sonra öğrendik.

Akçay Sazlıklarının sulak alanlar envanterine girdiğini öğrendikten sonra ise Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği üyeleri olarak bir telaş içinde sulak alan nedir, mevzuata göre nasıl korunmalıdır, sulak alan koruma konusunda hangi STK’lar deneyim sahibidir diye araştırırken birkaç gün içinde konusunda uzman, mevzuata hakim ve doğa alanlarının korunması mücadelesinde deneyimli Doğa Araştırmaları Derneği (DAD) ve Sualtı Araştırmaları Derneği (SAD) ile görüştük.

SAD’ın hazırladığı “Türkiye Kıyılarında Önemli Doğa Alanlarını (ÖDA) Koruma ve Savunma” isimli kitabında anlatıldığı gibi çoğu ÖDA’yı koruma ve savunma mücadelesinde STK’ların kamu kurumları ile yapmış olduğu yazışmaların etkili olduğunu öğrendik.

Bu sırada BBB Meclisi gündemine “hazine tarafından Rezerv Konut alanı amacıyla devredilen 377 dönümlük bir alanın satışı için yetki istemi” ile ilgili bir maddenin konulmuş olduğunu ve bu maddenin görüşülmesi sırasında bazı Meclis üyelerinin itiraz ettiğini öğrendik. Satış yetkisi istenilen alanın bir kısmı kayıtlı sulak alan içerisine girmekte idi ve diğer kısmı da sulak alan özelliğinde idi. 

Edremit’te geniş çaplı bir toplantı düzenlendi ve 377 dönümlük alan ile ilgili bilgi verildi. Bizler de Kazdağı Derneği olarak toplantıya katılıp görüş ve önerilerimizi sunduk ve “Sulak Alanlar” konusunda akademik bir sunum yapılmasını sağladık. Yerel STK’lar olarak sulak alanda doğa parkı yapılmasını istediğimizi ve bu konuda kararlı olduğumuzu duyan BBB Başkanı Yücel Yılmaz ise 1 Mart 2021 tarihinde Edremit’te yerel STK’ların da katılımıyla bir toplantı düzenledi. Biz bu toplantıda Akçay Sazlıklarının korunması gereken bir sulak alan olduğunu, kuş raporumuzu ve doldurma işleminin bir an önce durdurulması gerektiğini kendisine anlattık, fakat maalesef durumda hiçbir değişiklik olmadı.

Bunun üzerine ilk olarak DAD ile daha sonra da Edremit Çevre Sağlığı ve Doğayı Koruma Derneği, Doğa Derneği (DD), Proje Evi Kooperatifi ve Yeşil Düşünce Derneği’nin katılımı ile yoğun bir şekilde ilgili kurumlarla resmi yazışmalar yapmaya başladık. Bir yandan da 22 Mart Dünya Su Gününde 37 kurumun desteği ile imza kampanyasına başladık.

Önceliğimiz sulak alana dökülen moloz ve hafriyatın bir an önce durdurulması idi. Ancak böylelikle sulak alanın ve alanda üremekte olan kuş türlerinin ve diğer canlıların korunması sağlanabileceğini biliyorduk. Fakat maalesef Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’ne yazdığımız resmi yazıya cevaben buranın bir sulak alan olmadığını, onların yapmakta olduğu dolum çalışmasının Edremit Tarıma Dayalı İhtisas Sera (Süs Bitkileri ve Çiçekçilik) Organize Sanayi Bölgesi (ETDİOSB)’nin inşaat işlerinin başlayabilmesi için zemin sertleştirme olarak yapıldığını öğrendik. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkesir İl Müdürlüğüne yazdığımız yazıya cevaben ise alanın tescilli bir sulak alan olmadığına dair bir yazı geldi.

Oysaki biz bir sulak alanın “mahalli” ya da “ulusal” sulak alan olarak tescil edilmemiş olmasının, sulak alan koruma mevzuatı gereğince bu alanların korunmaları açısından bir farklılık, ayrım ya da istisna getirmemekte olduğunu, diğer sulak alan tipleri ile birlikte aynı şekilde korunmasının mevzuata göre zorunlu olduğunu biliyorduk. Bütün istişare ve yüz yüze görüşmelere rağmen moloz dökümü bugün hala devam etmekte olduğundan İdare Mahkemesine yerel ve ulusal dernekler ve civarda yaşayan vatandaşlar olarak dava açmaya karar verdik. Ayrıca envantere kayıtlı olan bu alanın mahalli/ulusal öneme haiz sulak alan olarak tescili ve sulak alan tabiat parkı olarak düzenlenmesi konusundaki çalışmalarımıza ve girişimlerimize devam ediyoruz.

Bu süreçteki deneyimlerimiz ise bize yol gösterici olmaya devam ediyor. Biz bu süreçte mücadelenin doğru şekilde yapılabilmesi için ilk olarak ekip çalışmasının kritik önemde olduğunu, savunma yapabilmek için ilgili mevzuata hakim olunması gerektiğini, resmi yazışmaların doğru bir dille iyi takip edilerek yapılması gerektiğini, süreçlerin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini ve günümüzde neredeyse medya kanalları kadar önem verilmesi gereken sosyal medya iletişiminin de önemini fark ettik.

Bu bir savunuculuk öyküsü. Yolumuz uzun ama inadımız daim. Akçay sulak alanında doğal yaşamın devam etmesini sizlerin de desteğiyle sağlayacağız. Öğrenecek çok şeyimiz var. Deneyimlerimizin benzer durumlarla karşılaşan kişilere fikir vermesi dileğiyle bu yazıyı paylaşmak istedik. Umuyoruz, güzel ülkemizin hiçbir sulak alanı yok olmak zorunda bırakılmaz ve biz doğa savunuculuk çalışmalarımızı başka başlıklarda sürdürebiliriz.