Figen ANT – Osmaniye’ye Git Derneği
Herkesin bambaşka bir hikayesi var şu hayatta. Şanslı olanlar dünyada biçilen zamana birden fazla güzel hikâye sığdırabiliyor. Benim sizlere anlatmak istediğim hikayemse kuşlarla, doğayla ilgili olan… En onurlu mücadelem olan Kırmıtlı’yı anlatarak yazıya başlamak istiyorum. Osmaniye ili içerisinde 250’den fazla kuş türüne ve 50’den fazla kelebek türüne ev sahipliği yapan bir kuş cenneti ve önemli bir doğa alanı Kırmıtlı. 2020’nin Mart ayında, ülkemizde pandeminin haddinden fazla hissedildiği bir dönemde, tesadüfi bir şekilde yollarımız kesişti Kırmıtlı’yla. Tesadüfi diyorum çünkü ne Osmaniyeli’yim ne de orada yaşıyorum. O dönem çeşitli problemlerle adeta yaşam mücadelesi verdiğini öğrendim. Kuş avcılığı, çevre kirliliği, ağaç kesimleri, yer yer çıkan yangınlar ve nicesi… Sorunu anlamak için yetkililerle iletişime geçtiğimde, bir çeşit himaye problemi nedeniyle koruma unsurunun olmadığını öğrendim ve harekete geçtim.
Öncelikle bir kamuoyu yaratmak ve bir koruma statüsünün olması için imza kampanyası başlattım. Change.org üzerinde başlattığım “Kırmıtlı Kuş Cenneti’ne Sahip Çık” isimli imza kampanyası kısa sürede oldukça ilgi gördü. Belgesele çıkıp alan hakkında bilgi verdim, çeşitli röportajlar gerçekleştirdim, yerel basınla sıkı bir iletişim halinde oldum ve bunun çok faydasını gördüm. Bu sayede kampanyada çıktığım her güncelleme haber oldu. Yeşilçam’ın büyük ustası, yapımcı, yönetmen, yazar Arif Keskiner’le görüştüm ve onunla bir video çektik. Osmaniyeli olduğu için bölgeyi biliyordu ve videoda anlattıkları büyük ses getirdi. Osmaniye’ye giderek alan ziyaretleri gerçekleştirdim, bölgedeki yetkililerle görüştüm.
Doğa konusunda bir uzmanlığım yok, bu anlamda sıradan bir insanım. Ancak süreci daha iyi yürütebilmek maksadıyla doğa, doğa koruma, savunuculuk alanlarında çeşitli eğitimler aldım ve hala almaya devam ediyorum. Bir yıl gibi bir süre sonrasında elimdeki verilerle, uzmanların bölge hakkında çıkardığı belgelerle ve imzalarla beraber ilgili kurumlara dilekçeyi elden teslim ettim. Bu süreçten sonra da Cimer üzerinden yazışmaları gerçekleştirerek resmi süreci başlatmış oldum. Ve nihayet 1,5 yıl gibi bir sürede önce ava kapatılma haberini, ondan bir ay sonra yani 2021’in Eylül ayında mahalli öneme haiz sulak alan ilan edildiğini öğrendim. Sulak alan ilan edilmesiyle korunacak alanın sınırları genişledi ve adı da Kastabala Sulak Alanı olarak değişti. Özetle kampanya başarıya ulaştı! 🙂
Bu süreçte onlarca kişi kurum ve kuruluşla görüştüm, her birinin desteği benim için oldukça kıymetliydi. Çünkü görüştüğüm insanlarla, her bir imzayla, destekleyenlerle, yanımda olduklarını söyleyenlerle yani hep beraber başardık. Gördüm ki birlikteyken çok güzeliz. Ancak kampanya sürecinde Change.org’tan Yaz Güvendi’nin eşsiz desteği çok başkaydı, bu sürecin bana kattığı en özel insan oldu. Yaz sayesinde Doğa Araştırmaları Derneği’nden önce Güler Bozok ardından da Osman Erdem ile tanıştım. Her ikisinin ve özellikle Osman Bey’in destekleriyle doğa koruma anlamında çok şey öğrendim. Dahası Kırmıtlı özelinde sulak alan komisyon toplantılarına katılabilmem için Osmaniye’de doğa koruma alanında faaliyet gösteren bir dernek kurmam gerektiğini öğrendim.
Hayatımın her anında bana destek olan Ufuk Onan ve Ebru Aksoy’un da kurucuları arasında yer aldığı Osmaniye’ye Git Derneği bu şekilde kurulmuş oldu. 🙂 Sonrasında Osman Bey, Osmaniye’ye Git Derneği olarak benim de Doğaya Güç Kat ağı içerisinde yer almamı sağladı ve bu ağdaki sürecim başlamış oldu. İlk olarak İzmir’deki genel kurula katıldığımda tam anlamıyla büyülendim. Onlarca derneği bir araya getirmek, bu ağın temelini oluşturan yönergeyi beraberce yazmak, ağın sınırlarını belirlemek ve özetle birlik oluşturmak oldukça ciddi bir süreç. Geri plandaki büyük emeği ve özveriyi es geçmek mümkün değil. Dernek süreçleri zaten meşakkatliyken, onlarca ve belki gelecekte yüzlerce olacak dernekle beraber bir ağ kurmak takdir edersiniz ki oldukça zorlu bir süreci ifade ediyor.
İzmir’deki genel kurul sonrası bölgelerin temsilci seçimleri başladı. Ve ne büyük bir onur ki kendi bölgemin yani Doğu Akdeniz’in temsilcisi seçilerek yürütme kurulunda yer aldım. Gerek yürütme kurul toplantıları gerekse genel kurul toplantıları bu ağın ne kadar önemli ve gerekli olduğunu gösterdi bana. Türkiye’nin dört bir yanından dernekle tanışma, deneyim paylaşma, yeni şeyler öğrenme şansım oldu. Bu ağın kattığı en değerli kazanım bana sorarsanız bilgi ve deneyim paylaşımı oldu. Bu süreç güçlenerek, gelişerek devam ediyor ve edeceğine olan inancım da bu anlamda tam! Bir şeyi unutmamak gerekiyor. Doğa öylesine muhteşem ki ve doğanın bize ihtiyacı yok. İnsanın verdiği zararları düşününce bizsiz daha iyi ancak bizim doğaya ihtiyacımız var. Bir ağaca da bir kuşa da taşa da toprağa da ihtiyacımız var. Büyük küçük demeden, daha güzel ve daha yaşanılası bir dünya için atılan her adımın yahut verilen her çabanın bir anlamı var.
Geleceğe dair benzer kaygıları taşıyan insanlarla “güçlü sivil toplum – etkin doğa koruma” mottosuyla hareket etmek yalnız olmadığımı ve beraberken çok güzel olduğumuzu bir kez daha hissettirdi. Nice güzel işlere imza atacağımıza inandığım bu ağın bir parçası olduğum için oldukça şanslı ve mutlu hissediyorum. Sizlere kuşlar sebebiyle çıktığım yolun beni nerelere getirdiğini olabildiğince kısa bir şekilde anlatmak istedim. Bu sürecin bana kattığı çok şey oldu ve gidebildiğim yere kadar gitmek istiyorum. Hayat sürprizlerle doludur ancak kuşlarla çıktığım bu yol bana mucizeler sundu. Son olarak, denizin olmadığı yerlerde umut adına martı olanlara selam olsun… 🙂