2020 yılında AB Delegasyonundan aldığımız hibe ile yola çıktığımız projemiz hem bizlere hem derneklere çok şey kattı.
2018 yılında GEF-SGP desteği ile yaptığımız Güçlü Sivil Toplum Etkin Doğa Koruma (GST-EDK) Projesinde kazandığımız deneyim, gördüğümüz ihtiyaçlar ile birlikte ülkemizde yerel de sivil toplumun güçlendirme ihtiyacı, mevcut komisyonlardaki katılımdaki yetersizlik ve iletişim kopukluğumuz gibi bizlerinde mustarip olduğu temel sorunları gündeme aldık. GST-EDK projesinde 2 temel sorun üzerinde durmuştuk. Bunlardan biri STK’ların faaliyet alanları ile ilgili teknik bilgi konusundaki eksiklikleri. Bir diğeri ise gönüllü/üye ve özellikle de gençlerin STK’lara olan ilgisizlikleri.
Dernek olarak yaban hayatı ve yaşam alanlarının korunması amacı ile çalışmalar yapıyoruz ve yaptığımız her projede amacımız doğa korumayı güçlendirmekti. Doğa korumanın farklı mekanizmaları var bunlardan biri de illerde yapılan komisyonlar. Dernek olarak sulak alan, av ve havza komisyonlarına katılım sağlıyoruz. İllerden gelen komisyon davetleri artmaya başladığında bu durumunda üzerine gitmek istedik. DAD olarak her yere yetişme şansımız yok ve bu doğru da değildi. Komisyonlarla ilgili tüm Türkiye’deki DKMP taşra teşkilatlarını aradık, mail attık ve 3 komisyona STK katılım ve etkinliklerini sorduk. Gelen cevaplarda yaban hayatını doğrudan ilgilendiren ve asıl savunuculuğunu üstlenecek derneklerimizin bulunması gerekirken temsiliyetin çok düşük olduğunu gördük. Bu komisyonlarda söz ve oy hakkımızın olması pek çok mücadeleyi daha masa başından çözebilme şansımızı sağlıyordu.
Diğer taraftan STK’ların finansal sürdürülebilirliği oldukça zor ve yoğun çabalar gerektiriyor. Kaynak geliştirme çabası birçok STK’da yok. Başta güzel bir enerji ve gönüllülük ile kurulan dernekler zaman içinde farklı sebeplerle insan gücünü yitirmekte. Önceki heyecanın kalmaması, özel sebepler, maddi sıkıntılar gibi durumlar derneklerin zaman içinde daha çok ihtiyacı olan insan desteğini azaltan durumlar oluyor. Derneklere bir de taze kan gelmiyorsa ya zaman içinde pasif duruma düşüyor ya da 1-2 kişinin omuzlarına tüm yük binmiş oluyor. Bu durumda da dernek mücadele potansiyelini kaybetmiş oluyor.
İllerde doğa ve çevre ile ilgili dernekleri araştırırken pek çok doğa koruma mücadelesini de öğrenmiş olduk. Dernek olarak tüm Türkiye’ye yetme imkanımızın olmadığı gibi yereldeki derneklerin de seslerini duyurma konusunda yeterli de kalmıyordu, ulusal basın da bu tarz mücadeleleri Kaz Dağları, Cerattepe, Akbelen gibi ciddi boyutlara ulaşmıyorsa sayfalarında yer vermiyor.
Bu sorunlar üzerine tasarladığımız projede farklı bölgelerden 7 ortak ve 35 destekleyen dernek ile başvurumuzu yaptık ve onaylanması ile birlikte hızlıca faaliyetlere başladık. İletişimi, etkileşim, deneyim paylaşımı ve iş birliği bu projede çok önemliydi.
Projenin başlamasından daha 2 ay geçmemişti ki Covid-19 pandemisi başladı. Bu salgın bol temas içerikli bu projeyi derinden etkilemişti. Biz seyahat ve toplantı programlarımızı yaparken yasaklar başladı. Projede ön gördüğümüz ne varsa pandemi bize tersini yaptırmaya zorladı. Buna rağmen pek çok STK’ya ulaşıp kendimizi anlatabildik. Üstelik online toplantı seçeneklerini öğrenip deneyimledik. Bu şekilde karbon ayak izimizi azaltmış olduk, buranın bütçesini de projeye farklı şekilde katkı sağlamak için değerlendirmiş olduk.
Online toplantı ve telefon konuşmalarında önce projemizi ve derdimizi anlattık sonrasında pek çok derneğin haberinin olmadığı komisyonlarla ilgili bilgiler vermeye başladık, sonra komisyonlarda etkinlik sağlanması için eğitimler verdik, tanımadığımız pek çok dernek ile tanıştık, pek çok doğa koruma mücadelesine ortak olduk ve bu mücadeleleri hepimizin sorunu haline getirdik.
Dernek olarak bilimsem çalışmalar yapan adı üzerinde araştırma derneğiz, doğa koruma mücadelelerin çok farklı şekillerini, hukuksal boyutunu, iletişim ve saha mücadelelerini tanıştığımız derneklerden deneyimledik. Bir ağ kurmak ve ağı devam ettirebilmek için gerekli hassas dengeleri sağlamaya çalıştık. Ki projede hem ulusal hem uluslararası ağların araştırılması vardı iyi ve kötü deneyimleri bu faaliyetimiz ile öğrendik ve DGK da bu hataları yapmamak için sağlam temeller oluşturduk.
Proje bitti ama kurulan Ağ devam ediyor. Bu projenin bana kattığı en güzel şey, doğa koruma mücadeleleri yanında, ülkemizin her bir köşesinde aynı amaç uğruna çabalayan insanları tanımış olmak. Umarım bu güzel birliktelik artarak ve güçlenerek devam eder.
Ve unutmadan, Doğaya Neşe Katalım 😊 – Güler Bozok