Bugün 22 Mart, “Dünya Su Günü” 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda (UNCED) “22 Mart” Dünya Su Günü olarak kabul edildi. 1993 yılından bu yana her yıl hemen bütün ülkelerde suyun önemi, korunması, iyileştirilmesi ve tüm canlıların yeterli ve kaliteli suya erişimi sağlayabilmesine dikkat çekmek için çeşitli farkındalık çalışmalarıyla kutlanmaktadır. Dünya nüfusunun yaklaşık yarısı sürekli ya da belli mevsimlerde ciddi su kıtlığı yaşıyor. Su, tüm canlıların en temel gereksinimidir. Sosyal ve ekonomik faaliyetlerin sürmesi de
Avrupa Birliği tarafından desteklenen “Doğaya Güç Kat” projemizin sonuna geldik. Ancak, bu bir kapanış değil. Türkiye’de doğa koruma alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları (STK) olarak paylaşmaya ve iş birliğine devam edeceğiz. Projemiz kapsamında tüm Türkiye’yi gezdik, STK’lar ve kurumlar ile tanıştık, doğa koruma alanında yapılanları ve ihtiyaçları, ayrıca yasal hakkımız olan karar verme süreçlerine sivil toplum ve birey olarak nasıl katılabileceğimizi anlattık, illerimizde bu süreçlere katılarak katkılarımızı sunduk. Türkiye’nin dört bir yanından yerel ve ulusal ölçekte faaliyet gösteren STK’lar bir
2020 yılında AB Delegasyonundan aldığımız hibe ile yola çıktığımız projemiz hem bizlere hem derneklere çok şey kattı. 2018 yılında GEF-SGP desteği ile yaptığımız Güçlü Sivil Toplum Etkin Doğa Koruma (GST-EDK) Projesinde kazandığımız deneyim, gördüğümüz ihtiyaçlar ile birlikte ülkemizde yerel de sivil toplumun güçlendirme ihtiyacı, mevcut komisyonlardaki katılımdaki yetersizlik ve iletişim kopukluğumuz gibi bizlerinde mustarip olduğu temel sorunları gündeme aldık. GST-EDK projesinde 2 temel sorun üzerinde durmuştuk. Bunlardan biri STK’ların faaliyet alanları ile ilgili teknik bilgi konusundaki eksiklikleri. Bir diğeri ise gönüllü/üye
“Tiny house” olarak literatüre girmiş olan küçük evler minimal yaşam tarzını yansıtan, dolayısıyla geleneksel konutlardan daha küçük alanlarda yaşama imkanı sunan yapılardır. Dünya çapındaki karşılığına bakıldığında bu yapıların 37 m² (400 ft²) kapalı taban alanını geçmeyen sabit veya taşınabilir nitelikte yapılar olduğu görülmektedir (Shearer ve ark., 2018). Mobil olan küçük evler için Karayolları Trafik Yönetmeliği’ne (1997) göre yapı genişliğinde 2.55 metre genişlik sınırlandırması ve en fazla da 12 metre olabilen uzunluk sınırlandırması vardır. Yükseklikte ise Dünya’da farklı sınırlandırmalar olsa da genel
2 Şubat 1971’de, İran’ın Ramsar kentinde ülkeler bir araya gelerek akarsuların, deltaların, göllerin, lagünlerin, sazlıkların, bataklıkların, turbalıkların kısacası sulak alanların korunması amacıyla hazırlanan uluslararası sözleşmeyi imzaya açmışlardır. 1997 yılından bu yana Sözleşmenin imzaya açıldığı gün olan 2 Şubat; “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak kutlanmaktadır. Sözleşmeye taraf olan 172 ülkenin kamu kurumları, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları tarafından sulak alanların korunması amacıyla kamuoyunu harekete geçirmek ve hükümetlerin dikkatini çekmek için çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Ramsar Sekreteryası tarafından 2024 Dünya Sulak alanlar Gününün teması
Kaş’ın bağrını delecek Finike-Demre-Kaş “duble yol” projesi içinde yeniden gündemde. Konu ilk olarak 2017 yılında Kaş-Kalkan bölünmüş yol projesi olarak karşımıza çıkmıştı. Kaş-Kalkan arasındaki sadece 28,7 km lik bu otoyol projesinde 3 tünel, toplam 5,5 km (5460 m) 4 viyadük, toplam 425 m 7 kavşak 3 alt geçit 2 park alanı 1 tali yol yer alıyor. “Yol”, Kaş’ın deniz gören yamaçlarından, arkeolojik ve doğal sit alanlarının kiminin üstünden kiminin altından geçecek şekilde, örneğin Kaputaş kanyonu 1. Derece Doğal Sit alanı esasen, halk deyimiyle “çivi bile çakılamaz” nitelikteyken viyadükle geçiş
Doğa Araştırmaları Derneğinin “Doğaya Güç Kat” adıyla yürüttüğü ve farklı alanlardan birçok Sivil Toplum Örgütünün bileşeni olduğu Ağa son üye olan derneklerden birisiyiz. Bartın Pedaldaşlar Bisiklet Kulübü Derneği ile projenin son aşamasında dahil olduğumuz yapıda kısa sürede çok şey öğrendik. Bartın’da yürüyen doğa koruma ve çevre mücadelelerinin, ki bunun başında Amasra’ya yıllardır yapılması planlana, hukukun arkasından dolanılan ve özünde nasıl bir çevre felaketine yol açacağı da bilinen termik santral projesine başından bu yana diğer sivil oluşumlarla birlikte direndik. Ülkemizde doğa koruma
Bu rapor, Doğa Araştırmaları Derneği tarafından Avrupa Birliğinin maddi desteğiyle yürütülen Doğaya Güç Kat Projesinin ‘Doğa Danış Birimi’ için hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla yazarların sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliğinin görüş ve tutumunu yansıtmak zorunda değildir.Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Herkese merhaba; Bültenimizin yeni sayısıyla sizler ile yeniden birlikteyiz. Bu sayımızı biraz gecikmeli olarak yayımlıyoruz. Son bültenimizden bu yana doğa koruma alanında gerek uluslararası camiada gerekse ulusalda, sivil toplum alanında pek çok konu vardı. 22 Mayıs’da Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Günü “biyoçeşitliliği yeniden inşa et” temasıyla kutlandı. 5 Haziran Dünya Çevre Gününün bu yıl ki teması, “plastik kirliliği” idi. Temmuz ayında, Türkiye ormanları açısından önemli bir gelişme yaşandı. Sivil toplum örgütleri, Akbelen ormanlarında mevcut kömür madeninin genişletilmesine karşı köylülerin direnişine destek verdi. Direniş halen daha
Akdeniz Tatlı Su Ekosistemleri İçin Donörler Girişimi (DIMFE) desteği ile başlattığımız “Balıkdamı Sulak Alanı’nda Doğa Temelli Çözümlerle Herkes İçin Sürdürülebilir Su” Projesi kapsamında Doğaya Güç Kat Ağı Yürütme Kurulu 30 Temmuz tarihinde Balıkdamı Sulak Alanı’nda arazi gezisi yaptı. İklim değişikliğinden en fazla etkilenen habitatlardan olan sulak alanlarıma iyi bir örnek olan bu alanda sorunlar yerinde görülmüş oldu. Yanlış su yönetimi ve tarımsal uygulamalar gibi sorunlara maruz kalan bu alanda Doğa Araştırmaları Derneği tarafından uygulanmaya başlanan projede neler yapılmak istendiği yürütme kurulu