Çukurova’dan Amik Ovası’na Uzanan Bir Yolculuk Mu? Hadi!

Figen ANT – Osmaniye’ye Git Derneği

Yaşar Kemal’in kitaplarına konu olan, binbir renkli bitkilere ev sahipliği yapan ve türlü hayvana yuva olan o bereketli topraklar… Çukurova! Nice insanı, hayvanı, bitkiyi, anıyı, şehri, mücadeleyi barındıran Çukurova; adını anınca dahi yüzüme bir tebessüm kondurur. Ülkenin başkentinde sıradan bir gün yaşarken, şehirden beklemeyen bir sıcakla anmıştım mesela o gün Çukurova’yı. Anmakla kalmamış üstüne bir de çok güzel haber almıştım. Sıradan bir iş günündeydim aslında, telefona gelen bildirimle günüm şenlenmişti. Mesaj Güler’dendi. Doğaya Güç Kat Ağı’nın bölge eğitimleri neticesinde sırada Doğu Akdeniz vardı. Güler’den gelen mesaj ise artık zamanın geldiğini işaret ediyordu.

İskenderun Sahili, Hatay

Bir haftalık şehir gezilerinden oluşan tur, takip eden haftanın sonunda bölgenin belirlenecek bir şehrindeki eğitimlerle son bulacaktı. Şehir turlarında ise ağa kayıtlı ve katılma potansiyeli bulunan dernek ziyaretleriyle, illerin doğa koruma ve milli parklar şube müdürlüklerindeki görüşmelerle geçecekti. Yani öyle gezi dediğime bakmayın, epey efor harcanarak geçirilecek bir program aslında. Bu konu ilk gündeme geldiğinde Doğu Akdeniz temsilcisi olduğum için katılmak istediğimi söylemiştim ve ne mutlu ki bunu gerçekleştirebildik.

Gidiş gününün belirlenmesi, rota planlaması, buluşulacak il, araç kiralama detayları, konaklama noktaları, görüşülecek insanlar ve daha pek çok ayrıntıyı Güler; yılların saha tecrübesi ile kolaylıkla planladı. Bana sadece detayları yanıtlamak ve kendimi yola hazırlamak kaldı.  

İlk Durak – Denizi En Güzel Kokan Şehir: Mersin!

Kızılkaya Yenidünya Derneği, Mersin

Doğup büyüdüğüm şehir Mersin’in ilk durak olması benim için ayrı anlamlıydı. 11 Haziran’da Güler’le Mersin’de buluştuk. Şansımız yerindeydi çünkü haziran ayına göre havanın oldukça iyi olduğunu da belirtmeliyim. İlk gün dinlenmeyle ve planlamayla geçti. Önümüzde 9 günlük bir süreç vardı ve gitmemiz gereken 7 ilde görüşmemiz gereken pek çok insan…

Ertesi gün ilk görüşme için sabah erkenden yola çıktık. İlk görüşmemizi Mersin Çevre ve Doğa Derneği’nden Sabahat Aslan ile gerçekleştirdik. Mersin’in en aktif derneklerinden biri olduklarını söyleyebiliriz, yıllardır bölge için çeşitli mücadeleler vermişler ve çalışmaları devam ediyor. Benzer konularda ortak kaygılar olunca sohbetimiz koyulaştı ve dirsek temasında bulunabileceğimiz nice noktalar ortaya çıktı. Doğu Akdeniz’de çalışma yapan kişi ve derneklere dair referans isimleri konuştuk. Doğaya Güç Kat Ağı’ndan bahsettikten sonra keyifli görüşmemizi tamamlayıp rotamızı ikinci durağımız için Toroslar’a doğru oluşturduk.

İkinci durakta Mersin Kızılkaya Yenidünya Derneği vardı. İtiraf etmek gerekirse ağa zaten üye olan bu dernek, dokuz günlük süreçteki en fazla merak ettiğimiz noktalardan biriydi. Dernek merkezleri 1340 metre rakımda, tertemiz dağ havasıyla şehir merkezinden yaklaşık 50 km uzaklıkta Kızılkaya Köyü’ndeydi. Yol boyunca eşsiz manzaralarla ağzımız kulaklarımızda seyahat ederken kimi noktalarda fotoğraf ve temiz hava molası verdik. Mersin’in en ünlü yaylalarından Gözne’yi on-on beş kilometre geçtikten sonra Kızılkaya’nın tabelaları bizi karşıladı. Köye girdiğimiz andan itibaren çevre düzenlemeleri bizi kendine hayran bıraktı. Dernek merkezine gittiğimizde oldukça sıcak bir ortamla karşılaştık. Bir yandan dernektekilerle görüşürken bir yandan da doğanın eşsiz manzarasıyla büyülendik. Yaptıkları çalışmalarla Mersin’deki etkilerini gün geçtikçe artırdıklarını bizzat kendimizde görmüş olduk. Başta Nazlı Gürgöze, Hüseyin Kara, Hüseyin Çelik olmak üzere orada geçirdiğimiz saatlerde bize ev sahipliği yapıp çalışmalarından samimiyetle bahseden herkese binlerce kez teşekkürler… Başka bir dünyanın mümkün olduğunu ve hatta varlığını gösterdiler adeta! Ansızın bastıran sis ve yağmurun biraz hafiflediği anda biraz gönülsüz de olsa yolumuzu şehir merkezine doğru çevirmek durumunda kaldık.

Köye gelirken hemen gözümüze çarpan Kuş Yuvası isimli yeri, dönüş yolu için hafızamıza atmıştık. Gerçekten de dönüş yolunda burada bir kahve molası vermeyi ihmal etmedik. Şanslı olduğumuzu bir kez daha gördük çünkü köye 3 km mesafede olan bu mekanın, eşsiz manzarasının yanı sıra şahane sahipleri bulunuyor. Akdeniz’in o sıcakkanlı, sahiplenen insanları ikramları ile bizi şımarttılar ve evde hissettirdiler. Kısa bir molanın ardından yola devam edip merkeze indik. Görüşmeler ve biraz yoran köy yolu derken akşamı etmiştik bile…

Günlerden pazartesiydi ve günün erken saatlerinde uyanıp önümüzdeki görüşmeler için harekete geçmiştik. İlk görüşmemiz Mersin Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürü Sayın Ömer Aslan’la idi. Doğaya Güç Kat Ağı’ndan ve çalışmalardan söz edip, av ve sulak alan komisyonlarının öneminden bahsettik. Mersin’deki doğa tehditlerinden ve bu konudaki çalışmaları görüştük. Bizleri oldukça misafirperver bir şekilde ağırlayan Ömer Bey’e veda edip bir sonraki görüşme için yola çıktık.

Mersin’deki son görüşmemiz Akdeniz Doğa ve Yaşam Derneği’nden Selçuk Bey ile oldu. Sulak alan ve av komisyonlarının öneminden, tarım ve çevre konusundaki düşüncelerimizden ve Doğaya Güç Kat Ağı’ndan söz ederek keyifli bir görüşme gerçekleştirdik. Selçuk Bey’in yanından ayrılırken son kez Mersin sokaklarından geçip arabamıza doğru ilerledik. Denizle de vedalaşıp rotamızı Adana’ya doğru çevirdik.

Mersin; güzel insanlarıyla, sivil toplum örgütleriyle, doğa koruma ve milli parklar şube müdürlüğüyle, doğasıyla, deniziyle, tantunisiyle, sıkmasıyla ve nice güzel detaylarıyla bizi çok güzel ağırladı. Doğaya Güç Kat Ağı çalışmaları kapsamında yaptığımız görüşmelerle Mersin’den gönlümüz rahat ayrıldık.

İkinci Durak – Abdi Ağalara Karşı Koyan İnce Memed’lerin Şehri: Adana

Seyhan Nehri, Adana

Sabahın erken saatlerinde Mersin’de güne başlayıp, öğleden önceye 2 görüşme sığdırmış ve öğle saatlerinde Adana’ya ulaşmıştık. Adana’da henüz konaklama noktasına bile geçmeden doğrudan görüşmeye geçtik. İlk görüşmemizi Çukurova Üniversitesi’den Doç. Dr. Sedat Gündoğdu ile gerçekleştirdik. Adana’da gördüğümüz sivil toplum örgütü eksikliğinden, av ve sulak alan komisyonlarından söz ettik. Doğaya Güç Kat Ağı’ndan ve çalışmalarımızdan söz ederek görüşmemizi tamamladık.

Bir sonraki görüşmemizi gerçekleştirmek üzere Adana Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü’ne doğru yola çıktık. Burada Avcılık ve Yaban Hayatı Şube Müdürü Sayın Mehmet Yüksel Çevirgen ile bir araya geldik. Adana’daki çalışmalardan, av ve sulak alan komisyonlarının öneminden, Doğaya Güç Kat Ağı’nın etki alanından söz ettik. Keyifli geçen görüşmemizde oldukça iyi ağırlandık ve memnun ayrıldık.

Mersin’den başlayan görüşmelerimize Adana’da devam ederken akşam olmuştu bile. Konaklayacağımız yere hızlıca yerleşip yemek faslından sonra günün son görüşmesi için yola çıktık. Yol üstünde bizi turkuaz rengiyle büyüleyen Seyhan Nehri’ne kısa bir selam verip Taş Mekan’a geçtik. Adana’da sulak alan ve av komisyon toplantılarına katılan sivil toplum örgütlerinin eksikliğini, bölgedeki çalışmaları ve bölgenin sorunlarını görüşmek üzere Fatma Karan, Ulaş Karan, Ada Ulaş Karan, Ali Murat Devecili ve Gün Deniz Demirci ile bir araya geldik. Oldukça keyifli geçen görüşme sonrasında vedalaştık ve böylece güne dair çalışmalarımızı tamamladık. Adana’ya veda vakti de gelmişti. Ertesi gün yani 14 Haziran sabah erkenden Osmaniye’ye doğru yola çıkacaktık.

Adana; Çukurova’nın o sıcak insanlarıyla, doğa koruma ve milli parklar şube müdürlüğüyle, doğasıyla, kuşlarıyla, Seyhan Nehri’yle, kebabıyla, sofra kültürüyle ve daha nice detaylarıyla bizi çok güzel ağırladı. Doğaya Güç Kat Ağı çalışmaları kapsamında yaptığımız görüşmelerle Adana’dan gönlümüz rahat ayrıldık.

Üçüncü Durak – Yalıçapkınlarının Güzel Şehri: Osmaniye

Kastabala Antik Kenti, Osmaniye

Sabahın erken saatlerinde Adana’dan çıktık yola… Çukurova’nın bereketli topraklarından Osmaniye’ye doğru geçerken, yol boyu görülen ayçiçeği tarlalarıyla mest olduk. Bireysel itirafıma geçecek olursak, tabelalardaki Osmaniye yazısını gördükçe ve azalan km sayılarıyla mutluluğum artıyordu.

İlk durağımız zaten ağın üyesi olan Doğa Yaban Hayatı Koruma ve Araştırma Derneği oldu. Doğaya Güç Kat Ağı kurullarından tanışıyor olduğumuz ve aynı zamanda dernek başkanı olan Muhammet Enes Aslan ile bir araya geldik. Yaptıkları çalışmalardan, Osmaniye Belediyesi ile veterinerlerin Türkiye’de bir ilke imza atarak sokak hayvanları yararına yaptıkları protokolden ve ağın genel işleyişinden söz ettik. Keyifle geçen sohbetimize son verdikten sonra rotamızı Osmaniye Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğüne doğru oluşturduk. Şube Müdürümüz Sayın Oktay Deniz’in misafirperverliği ile oldukça keyifli ve verimli bir görüşme gerçekleştirdik. Yakın zamanda sulak alan ilan edilen Kastabala’dan, ilde gerçekleşen çalışmalardan, sulak alan ve av komisyonlarından, Doğaya Güç Kat’tan söz ettik. Sohbetimize Oktay Bey’in ikramı üzerine Osmaniye’nin dağlarından toplanan civanperçemi çayı eşlik etti. Öğle saatlerinde Karatepe Aslantaş Milli Parkı’nda gerçekleşecek bin kekliğin doğaya salımı esnasında görüşmek üzere sohbetimize ara verdik ve bir sonraki durağımıza geçtik.

Başkanı olduğum Osmaniye’ye Git Derneği’nden Sayın Ebru Aksoy ile kendi yeri olan Kadim Sanatlar Atölyesi’nde bir araya geldik. Sanat ve kahvenin bir arada olduğu, Osmaniye’nin gizli bir hazinesi olan bu yerde bir arada olmak; derneğimizden, Kastabala Sulak Alanı’dan, Doğaya Güç Kat’tan bahsetmek çok keyifliydi. Zamanın bizim için ayrılık vaktini gösterdiği dakikalarda yönümüzü Karatepe’ye çevirdik.

Büyüleyen ayçiçeği tarlaları, Kastabala Kalesi, Kırmıtlı Köyü, Yeniköy Köy’ün eşsiz manzaraları eşliğinde müthiş bir yoldan geçiyorduk. Karatepe Açık Hava Müzesi için büyük emekler gösteren ve Osmaniye’nin büyük değeri olan Halet Çambel’den söz ederek varış noktamıza ulaştık. Vardığımızda Eski Bakan Sayın Kürşat Tüzmen, Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürü Sayın Oktay Deniz, Osmaniye İl Kültür Müdürü Sayın Burhan Torun, DKMP ekibi ve basın mensuplarından oluşan grup ile doğaya bin keklik bırakıldı. Ardından Oktay Bey ve civar köylerin muhtarlarından, basın mensuplarından oluşan ekip ile yöresel lezzetlerden oluşan sofraya oturup kalan sohbetimize devam ettik. Keyifle geçen sohbetimizi tamamlayıp benim hikayemin başlangıç noktası olan Kastabala Sulak Alanı’na doğru yola çıktık.

Üç farklı yalıçapkının bir arada görüldüğü ender yerlerden biri olan Kastabala’nın, sulak alan ilan edilmesi için 2020 yılında bir imza kampanyası oluşturmuş ve bu amaçla insanlarla görüşürken Güler’le yollarımız kesişmişti. ‘Gel zaman git zaman’ derken; kampanya başarıya ulaşmış, üzerine dernek kurmuş, Doğaya Güç Kat Ağı’na katılmış, Doğu Akdeniz temsilcisi olarak Güler’le bu tura çıkmış ve işte tanışmamıza vesile olan bu yere Kastabala’ya gelmiştik. “Nereden nereye?” diyerek, bölgeyi gezdik ve kuşları gözlemledik. Tam o esnada Alaca Yalıçapkını ile karşılaşmak ikimizi de mutlu etti. Tepemizde birleşmeye yüz tutan yağmur bulutlarını fark edince istemeden de olsa bölgeden ayrılıp yola koyulduk.

Keklikleriyle, dernekleriyle, doğa koruma ve milli parklar şube müdürlüğüyle, güzel insanlarıyla, kuşlarıyla, Alaca Yalıçapkınıyla, Kırmıtlı’yla, doğasıyla, sulak alanıyla, milli parkıyla, güzel yemekleriyle, civanperçemi çayıyla ve nice detayıyla Osmaniye bizi çok güzel ağırladı. Doğaya Güç Kat Ağı çalışmaları kapsamında yaptığımız görüşmelerle Osmaniye’den gönlümüz rahat ayrıldık.

Yeniköy Civarı, Osmaniye

Dördüncü Durak – Su Kaynakları ile Ünlü Şehir: Kahramanmaraş

Sabah Adana’dan yola çıkarak Osmaniye’ye geçmiş ve burada müthiş bir gün geçirip rotayı Kahramanmaraş’a doğru oluşturmuştuk. Coğrafi yapının getirisiyle yol boyu hissedilen rüzgar sonrası, şehir merkezinde ilk durak konaklayacağımız yer oldu. Kısa bir yerleşim ve yemek faslı sonrası bölgenin doğa korumacılarından ve dağcı olan Abdülkadir Sağlam ile bir araya geldik. Bölgenin sulak alanlarından, coğrafi özelliklerinden ve doğa koruma alanına yönelik yapılabileceklerden konuştuk. Doğaya Güç Kat Ağı’ndan söz ettikten sonra görüşmemize son verip ertesi gün için planlamamıza döndük.

Sabah ilk iş olarak Kahramanmaraş Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürü Sayın Hacı Kalınkütük ile bir araya geldik. Bölgenin içme suyu bakımından zengin olduğunu ve çevre de illere içme suyu sağladığını öğrendiğimizde oldukça şaşırdık. Doğa koruma alanında yapılan faaliyetlerden, bölgenin sulak alanlarından, Doğaya Güç Kat Ağı’ndan söz ederek görüşmemizi sonlandırdık.

Tarih 15 Haziran’dı ve sırada Gaziantep vardı. Kahramanmaraş; doğasıyla, içme suyuyla, güzel insanlarıyla, doğa koruma ve milli parklar şube müdürlüğüyle, eli böğründesiyle, kelle paçasıyla, dondurmasıyla, serin havasıyla ve nice detayıyla bizi çok güzel ağırladı. Doğaya Güç Kat Ağı çalışmaları kapsamında yaptığımız görüşmelerle Kahramanmaraş’tan gönlümüz rahat ayrıldık.

Beşinci Durak – Doğasıyla, Tarihiyle ve Yemekleriyle Büyüleyen: Gaziantep

Gün akşama kavuşmadan Gaziantep’e ulaştık ve ilk durak olarak Gaziantep Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü’ne gittik. Şube Müdürü Sayın Mustafa Gözel ile bölgedeki çalışmalardan, derneklerden ve Doğaya Güç Kat Ağı’ndan söz ettik.

Sonraki durağımız ise zaten ağın üyesi olan Gaziantep Doğa Koruma Derneği oldu. Dernekten Sayın Ergün Özuslu ile bir araya geldik. Bölgedeki çalışmalardan, Sof Dağı’nın bitki örtüsü açısından zenginliğinden, Doğaya Güç Kat Ağı’ndan söz ederek keyifli bir görüşme gerçekleştirdik. Günü tamamlamanın verdiği huzurla bir sonraki günün planını gözden geçirmeye başladık. Ertesi gün yani 16 Haziran oldukça yoğun bir rota bizi bekliyordu.

Gaziantep; güzel insanlarıyla, dernekleriyle, doğa koruma ve milli parklar şube müdürlüğüyle, doğasıyla, tarihi dokusuyla, güzel şehriyle, baklavasıyla, küşlemesiyle, beyranıyla, katmeriyle ve nice güzel detayıyla bizi çok güzel ağırladı. Doğaya Güç Kat Ağı çalışmaları kapsamında yaptığımız görüşmelerle Gaziantep’ten gönlümüz rahat ayrıldık.

Altıncı Durak – Sınıra Komşu Şehir: Kilis

16 Haziran’da günün erken saatlerinde rotayı Kilis’e doğru oluşturduk. Keyifli bir yolculuğun ardından, doğrudan Kilis Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürü Sayın Hüseyin Gökdeniz ile bir araya geldik. Bölgedeki çalışmalardan, Doğaya Güç Kat Ağı’ndan ve çeşitli doğa koruma faaliyetlerinden söz ederek görüşmemizi tamamladık.

Kilis; güzel insanlarıyla, doğa koruma ve milli parklar şube müdürlüğüyle, doğasıyla ve nice güzel detayıyla bizi çok güzel ağırladı. Doğaya Güç Kat Ağı çalışmaları kapsamında yaptığımız görüşmelerle Kilis’ten gönlümüz rahat ayrıldık.

Yedinci Durak – Medeniyetler Şehri: Hatay

İskenderun Sahili, Hatay

Kilis’ten belki de bir daha geçme fırsatı bulamayacağımız bir yoldan, sınır hattı üzerinden Dörtyol’a geçtik. Gözle görülür sınır duvarlarına karşın, duvarın iki tarafında da yer alan zeytin ağaçları ve aynı bitki örtüsü ile sınır tanımayan doğa görülmeye değerdi. Sınırın kıyısından ilerleyerek etkileyici bir yol üzerinden Dörtyol’a ulaştık.

İlk görüşmemizi yapmak üzere zaten ağın üyesi olan Yaban Hayatını Koruma ve Dayanışma Derneği’nden Sayın Mustafa Özer ile bir araya geldik. Bölgenin sorunlarından ve ağ hakkında konuştuk. İlerleyen dakikalarda görüşmemize Erzin Gönüllüleri Derneği’den Sayın Remzi Karakayalı‘da dahil oldu. Kendi derneklerini dinledik ve biz de Doğaya Güç Ağı’ndan söz ettik. Erzin’de tamamlanan görüşmeler sonrasında konaklama noktası olarak İskenderun’a rotayı oluşturduk.

Günün yorgunluğunu denizi seyre dalarak çıkardıktan sonra, ertesi günün planlamasını hızlıca yaptık ve günü noktaladık. Hafta sonu planlanan eğitim, katılımın az olması sebebiyle ertelendi. Kalan günleri ise bölgenin derneklerini gezecek şekilde planladık. 17 Haziran sabahı eşsiz Arsuz yolu üzerinden Çevlik’e geçtik. Gördüğümüz manzaralar yolun zorlu kısımlarını unutturan türdendi. Temiz hava, yer yer köylerin içinden kıvrılan yol, ağaçlar, müthiş bitki örtüsü ve sağımızda parıldayan Akdeniz ile oldukça keyifli bir yolculuktu.

Arsuz-Çevlik Arası Yol, Hatay

Çevlik’te bizi ağın ortaklarından Antakya Dost Derneği’nden Sayın Ulaş Oğur karşıladı. Bir araya gelip ağdan ve bölgeden söz ettik. Daha sonra beraber Hatay Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü’ne doğru yola çıktık. Şube Müdürü Sayın Cüneyt Çağlar ile bir araya geldik. Bölgede aktif olan derneklerden, yapılan çalışmalardan, Doğaya Güç Kat’tan söz ettik. Daha sonra Antakya Dost’un merkezine geçerek günü noktaladık.

18 Haziran’a yine günün erken saatlerinde başladık. İlk durağımıza giderken Gölbaşı Köyü’nden geçtik ve burada Amik Gölü’nün son kalıntılarını gördük. Ardından Kırıkhan Ceylan Üretim İstasyonu’na gittik, burada yapılan çalışmaları öğrendik ve yerinde gördük. Daha sonra Kırıkhan’a geçerek Hatay Tabiatı Koruma Derneği’nden Sayın Abdullah Öğünç ve ağ üyesi olan Kırıkhan Kültür ve Sanat Derneği’nden Sayın Arif Sami İğde ile bir araya geldik. Bölgede gerçekleştirdikleri çalışmalardan ve Doğaya Güç Kat’tan söz ettiğimiz görüşmeyi tamamladıktan sonra Samandağ’a doğru yola çıktık. Samandağ Çevre Koruma ve Turizm Derneği’nden Sayın Mişel Atik ile bir araya geldik. Bayıldığımız dernek merkezlerinde bölgede yaptıkları çalışmalardan, kaplumbağalardan, Doğaya Güç Kat Ağı’ndan ve doğa korumadan söz ederek çok keyifli bir görüşme yaptık. Günün son görüşmesini yapmak üzere istemeden de olsa Mişel Bey’e veda ettik.

Çevlik taraflarında Antakya Dost’tan Samim Kayıkçı, İnan Elataş, Ulaş Oğur; ağın üyesi Doğu Akdeniz Araştırma Derneği’nden Gökhan Ergan; bölgeden Muhammed Ali Sahutoğlu ve Sevcan Yılmaz ile bir araya geldik. Keyifle geçen sohbetimizde konularımız yine doğa, kuşlar ve Doğaya Güç Kat’tı.

Ertesi gün yani 19 Haziran artık turumuzun son günüydü. Mileyha Kuş Cenneti gezisinin ardından son vedalarımızı ettik. Artık günü ve turu tamamlamıştık. Hatay; güzel insanlarıyla, dernekleriyle, doğa koruma ve milli parklar şube müdürlüğüyle, doğasıyla, deniziyle, mutfağıyla, tarihi dokusuyla bizi çok güzel ağırladı. Doğaya Güç Kat Ağı çalışmaları kapsamında yaptığımız görüşmelerle Hatay’dan gönlümüz rahat ayrıldık.

İyi ki Doğaya Güç Kat!

Kastabala Sulak Alanı, Osmaniye

9 günde 7 ili gezerek 3000’den fazla km yol yaptık. Bu süreçte Doğaya Güç Kat Ağı’nı temsil ederek sayısız kişi, kurum ve dernek görüşmesi gerçekleştirdik. Süreçte öğrendiklerimiz, keşfettiklerimiz, doğa uğruna verilen emeklerimiz ve nicesiyle eşsiz bir süreçti. Bir kez daha Doğaya Güç Kat Ağı için ne büyük emek harcandığını görmekle kalmayıp bizzat deneyimleyerek yaşadım. Her bir kilometreye ve yorgunluğa fazlasıyla değen bir süreçti. Geçen günler bana tekrar “İyi ki bu ağın parçasıyım!” dedirtti.

Zamanın su gibi aktığı bu sürece baktığımda geriye yorgunluk, haklı bir gurur ve tarifi mümkün olmayan nice güzellikler kaldı. Doğa için çabalamak, mücadelenin bir tarafından tutup harekete geçmek insana büyük bir haz veriyor. Acı gerçeklerle yüz yüze gelmek yahut çıkmazlarla karşılaşmak hevesi kırmaktan öte, doğa için her zaman umutla ilerlemek gerektiğini gösterdi.

Doğaya Güç Kat Ağı kapsamında yapılanları, üyesi olan derneklerin çalışmaları, doğa koruma ve milli parklar şube müdürlüklerinin çalışmaları ve yeni tanıdığım derneklerin çalışmalarını öğrendiğim için geleceğe karşı daha umutluyum. Keşfettiklerim, öğrendiklerim, tanıdığım güzel insanlar ve nice güzel anı ile benim için unutulmaz bir tur oldu. Nicelerine…