Mert Haskan
Doğaya Dönüş Gençlik ve Spor Kulübü Derneği
Merhabalar,
gönüllü
1. sıfat Bir işi yapmayı hiçbir yükümlülüğü yokken isteyerek üstlenen:
“Yabancı dil bildiği için de Kore’ye gönüllü olarak göndermeye kalkmışlardı.” – Çetin Altan
2. sıfat Çok istekli:
“Bu ilginç resimden yola çıkarak yaratacağı öykünün içine gönüllü olarak balıklama daldı.” – İnci Aral
3. isim Seven kimse veya sevgili.
TDK’ya göre gönüllü yukarıdaki gibi, doğa gönüllüsü de hiçbir yükümlülüğü yokken çevresini sarmalayan doğayı acımasızca yok etmeye çalışan emperyalist sömürü düzeninden ormanlarını, sulak alanlarını ve en çok da hayvanları kısaca ekosistemi korumayı isteyerek üstlenen kişi. Belki biraz acımasızca gelecek ama yaptığımız bu. Çevremizde olan katliamlara sesimiz çıkartıyoruz, savunuyoruz ve direniyoruz.
Sanırım ilkokula gidiyordum. Yazın memleketim Bolu’da doğaya çıktığımız zaman, ayaklarımızın altındaki yeşilliklerden gökyüzüne uzanan çam ağaçlarının arasındaki farklı renklerde plastik ve kırılmış şişelerin gözlerime batmasıyla doğada olmaması gereken şeylerin olduğunu fark etmemle hiçbir yükümlülüğüm yokken o plastikleri, pikniğimiz bittikten sonra torbaya doldurmuştum ve bu yeni görüntüsü beni mutlu etmişti. Daha sonrasında üniversite yıllarıma kadar doğaya çıktığımız zaman, orada olmaması gereken şeyler varsa yanımda olan torbaya doldurup geri dönerken götürmeye başlamıştım. Üniversite yıllarında doğayı sevdiğim için daha fazla vakit geçirmek umuduyla doğa sporları kulübü kurdum, çünkü yoktu. Doğa sporlarına ilgimin artmasıyla dağcılık, yürüyüş, kamp ve kamplı yürüyüşle doğada kalmaya başladıkça doğadaki canlılarla karşı ilgim ve sevgim arttı. Tabii bunda yerelde yaşayan insanlarla birlikte yürüyüşler yapmamızın faktörü çok büyük. Bize bölgedeki endemik türleri tanıtmaları, sayıları azalmış canlıları göstermeleri, Milli Park ziyaretinde dondurulmuş olan fakat artık hayatta bir tane bile olmayan canlıları görmek, “Bir şey yapmalı” dedirtiyor insana.
En son uzun kamplı bir yürüyüş sırasında fare görüp Kırklarelili bir ağabeye anlatmıştım. tarif ettiğimde onun fare değil bir yediuyur olduğunu söylemişti. Nasıl şaşkınlık bendeki o da nesli tükenmekte olan bir hayvanmış ama bu kadar tatlı çok az canlı olur. Orman içlerinden açıklıklara çıktığın zaman, düzlüklerde yükselen yarım metreye kadar tepecikler çıkmıştı karşımıza, sanki köstebeklerin yerin altından yüzeye çıkarken oluşturduğu tepecikler gibi. Yaklaşırken onun aslında bir karınca yuvası olduğunu söylüyordu yerelden kişiler, kırmızı orman karıncaları tespit edildiğinde yuva tel ile koruma altına alınıyor. Çünkü yanlış tarım politikaları ve köyde yaşayan insanların bilinçsizce yuvaları yıkmaları, yuva sayılarını 15-20 civarına kadar azaltmış.
Peki, kartalların yuvaları kaç kilo olur? Siz bunu düşünürken yuvalarını sadece ormanın yüksek olan, ulu tabir edilen ağaçlarına yapan kartalların bu ağaçların yok olmasıyla üreyemediklerini biliyor musunuz? Çünkü yuva yapacak ağaçları kesiliyor. Gençleştirme çalışması ile bu yüksek ağaçların sayısı azaldı ve yuvaları yok olduğu için kartalların da sayıları azaldı. Elektrik direklerine yuva yapmaya başlayan kartalların yavruları akıma kapılarak hayatını kaybediyor daha uçamadan. Bu kartallar, kırsalda yaşayanların yok etmek için ilaç kullandığı zararlı kemirgenleri tüketerek yaşıyor.
Aslında ekosistemiz ilaç, gübre ve zehir kullanmadan adı üzerinde sistem içinde işleyen bir düzen içerisinde. İnsanlar müdahale etmediklerinde dahi, sistem bir şekilde kendi kendini onaran bir yapıya sahip. Tabii zararın neresinden dönersek müdahale etmemiz gereken yerlerden biri de var sulak alanlarımızdan biri olan Ergene Havzası’na kimyasallar kesilse bile kendini onarması uzmanlara göre minimum 100 sene. Kırsalda çeltik, buğday, arpa ve günebakanlar bu suyla sulanıyor. Kanser sayılarının artmasının sebebi gösterilen Ergene, “4. Sınıf Kıta İçi Kirli Su” olması başlı başına bir mücadele. Bunu bilmemize rağmen bilimsel verilerle bunu açıklayan bir öğretim görevlisi açıkladığı için görevinden alındı ama bu buranın konusu olmasına rağmen, sığmayacak kadar uzun bir mücadele isterseniz internet üzerinden araştırabilirsiniz.
Tüm insanlığın farkına varmasını istediğim bir cümle var.
“Doğa bize ait değil, biz doğaya aitiz.”
Sevgiyle kalın, gönüllülüğü isteyerek üstlenin.