Hatay ve İklim Değişikliğinin Olası Etkileri

Yazı: Biyolog Dr. Samim KayıkçıAntakya Doğa Sanat ve Turizm Derneği

Hatay ili ülkemizin en güneyinde yer alan kadim bir şehirdir. Pek çok medeniyete, inanca ve kültüre ev sahipliği yapmış ve bunları harmanlamış eşsiz bir şehirdir. Tarihi ve kültürel zenginliklerinin yanında, Hatay ili çok zengin canlı çeşitliliği barındıran özgün yaşam alanlarına sahiptir. Hatay ili, denizel alanlar, sulak alanlar, akarsular, tuzlu bataklıklar, maki, yaprak döken ormanlar, çam ormanları, sedir ormanları ve yüksek dağ stepleri gibi birçok yaşam alanına sahiptir. Aynı zamanda Hatay ili bir tarım şehridir. Amik ovası, Arsuz ovası, Dörtyol-Erzin ovası ve Samandağ ovası önemli tarım alanlarını ihtiva eder.

Tüm dünyada olduğu gibi küresel iklim değişikliğinin ülkemiz ve ilimizde doğal alanlara ve insan hayatına çok ciddi etkilerinin olacağı öngörülmektedir. Özellikle sıcaklık ve yağış rejiminde beklenen önemli dalgalanmalar ve normal dışı iklimsel aktiviteler tüm yaşam alanlarını ve insan medeniyetini tehdit etmektedir. Farklı bölgelerde farklı etkilerinin olacağı öngörülen küresel iklim değişikliği aşırı kuraklık, aşırı sıcak, ani seller, şiddetli fırtınalar, kasırgalar gibi birçok beklenmedik doğal felakete sebep olabilecektir.

Doğal alanlar mevcut koşullara uyum sağlamış canlıların cansız ortamla birlikte oluşturduğu ekosistemlerdir. Her ekosistemin (yaşam alanının) kendine özgü özellikleri vardır. Bir yaşam alanlarında meydana gelebilecek ani değişimler bu ekosistem ile birlikte diğer pek çok komşu ekosistemde de çok ciddi hasarlar verebilecek potansiyele sahiptir.

Her yaşam alanı diğer yaşam alanlarıyla sıkı bağlar oluşturur. Bu nedenle bir yaşam alanında meydana gelecek hasar diğer yaşam alanlarını da etkiler. Bir ekosistemde üretilen enerji besin ağı yoluyla diğer ekosistemleri besler o ekosistemlere hayat verir.

Sulak Alanlar enerjinin en fazla üretildiği alanların başında gelir. Burada üretilen enerji hem sulak alanı hem de çevresini besler. Amik Gölü kurutulmadan önce burada üretilen enerji bütün ovayı besliyordu. Amik gölü kurutulunca bu besin döngüsü bozulmuş ve ova her geçen yıl verimsizleşmiştir. Yanlış sulama ve yanlış tarımsal faaliyetler eklenince toprağın tuzluluğu artmıştır. Bugün bereketli Amik ovasında gübre ve ilaç takviyesi olmadan ürün yetiştirmek imkânsız hale gelmiştir.

İlimizde bulunan ve özel bir yaşam alanı olan Milleyha Sulak Alanı tuzlu bataklık özelliğinde yaşam alanlarına sahiptir. Bir tuzlu bataklıkta yaşayan canlılar tuz stresine karşı oldukça toleranslı olup ortamdaki aşırı tuz miktarına uyum sağlamışlardır. Bu alanlara aşırı miktarda tatlı su girişi olması halinde alanın tuzluluğu düşecek ve aşırı tuz oranına dirençli olmayan fakat rekabet gücü olan türler alanda hâkim duruma gelerek diğer türleri elimine edeceklerdir.

Bu duruma bir diğer güzel örnek Samandağ Kıyı Kumullarında yayılış gösteren bitki türleridir. Kıyı Kumulları yüksek tuzluluk, aşırı sıcak, besin maddelerin azlığı ve kum haraketliliğinin olduğu aşırılıkların yaşandığı bir ortamdır. Kıyı Kumul bitkileri bu koşullara uyum sağlamış ve bu alanlar dışında yaşamlarını sürdüremeyen canlılardır.

Kum Zambağı, Yalıotu, Kıyı Boğadikeni, Kıyı Sütleğeni bu türlerden bazılarıdır. Samandağ Kıyı Kumullarında organik atıkların aşırı bir şekilde atıldığı bazı bölgelerde kıyı kumul bitkilerin yerini Pıtrak, Çakal Otu ve Eşek Hıyarı gibi ruderal türlerin aldığı gözlenebilmektedir. Kıyı Kumul bitkileri kumulların oluşumunda çok önemli rol oynarlar. Kumullar binlerce yılda oluşan yaşam alanlarıdır. Kumullar bir taraftan kum zambağı ve deniz kaplumbağaları gibi özel canlılara yaşama olanağı verirken diğer taraftan kıyıyı fırtına dalgalarına ve su baskınına karşı korurlar. Günümüzde kıyı kumulları yapılaşma, tarım arazisine dönüştürme, kirlilik, kum alımı ve kıyı erozyonu nedeniyle zarar görmektedir. Küresel İklim Değişikliği nedeniyle buzulların eriyeceği ve deniz seviyesinin yakın gelecekte yükseleceği öngörülmektedir. Kıyı kumullarındaki tahribat önlenmez ise sahil şeridindeki pek çok yerleşim yeri ve tarım alanı deniz ile kaplanacaktır.

Amanos Dağları pek çok nadir ve endemik canlıya ev sahipliği yapan eşsiz bir yaşam alanıdır. Özellikle son buzul çağından kalma, kayın, ıhlamur, fındık, şimşir gibi Karadeniz Bitki Örtüsüne ait bitki türlerini içeren relikt ormanları ihtiva eder. Bu ormanlar, yaz aylarında, İskenderun Körfezinde buharlaşan suyun Amanos Dağlarının belirli yüksekliklerinde oluşturduğu yağış ve nem sayesinde burada yaşamlarını sürdürebilmişlerdir. Küresel Isınma sebebiyle bölgede meydana gelebilecek iklimsel değişiklikler bu ormanların yok olmasına neden olabilecektir.

İlimizde Keldağ (Jabal Akra, Cassius) eteklerinde bulunan bölge pek çok deniz canlısını barındıran dalış turizmi açısından önemli bir alandır. Akdeniz Foku, Yeşil Deniz Kaplumbağası, vatozlar, köpekbalıkları ve daha birçokları alanda zengin bir ekosistem oluşturmaktadır. Aynı zamanda kardinal balıkları, trompet balığı, gölge balıkları ve balon balıkları gibi pek çok lesepsiyen (Kızıldeniz göçmeni) tür alanda sıklıkla görülmektedir. Küresel İklim Değişikli sebebiyle deniz suyu sıcaklıkları seviyesinde meydana gelebilecek değişiklikler lesepsiyen türlerin Akdeniz’deki doğal canlı türlerini yok ederek hâkim duruma geçmelerine neden olabilecektir.

Lübnan’ın Bekaa vadisinden doğup Suriye’yi katederek ülkemize giriş yapan ve Hatay ili Samandağ ilçesinde denize dökülen Asi Nehri (Orontes) ve oluşturduğu havza bölgeye hayat vermektedir. Asi Nehri havzası bu havzaya özgü canlı türlerine ev sahipliği yapmaktadır. Özellikle Asi Nehri Havzasına özgü birçok balık türü bulunmaktadır. Üzerinde yapılan barajlar ve yaz aylarında tarımsal sulama amacıyla yapılan bentler sebebiyle belirli bir yerden sonra nehrin su debisi aşırı düşmekte ve bazı yerlerde nehir kurumaktadır. Su seviyesinin azalması ve sulama sularıyla gelen organik atıklar ve tarım ilaçları toplu balık ölümlerine neden olmaktadır. Küresel İklim Değişikli sebebiyle meydana gelebilecek yağışlardaki düşüklük hem Asi Nehrinde yaşayan canlıları hem de insan medeniyeti için hayati öneme sahip olan tarımsal faaliyetleri olumsuz etkileyecektir.

Görüldüğü gibi doğal alanlar, şehirler ve tarım alanları birbirlerini sıkı bir şekilde etkilemektedirler. Küresel İklim Değişikliğinin yaratacağı olumsuz etkiler tüm yaşamı etkileme potansiyeline sahiptir.

Sonuç olarak, Küresel İklim Değişikliğinin yakın gelecekte yaratabileceği olumsuz etkiler aşikârdır. Buna rağmen küreselleşen dünyada insan medeniyetinin dünya iklimi üzerindeki yıkıcı etkinliği devam etmektedir. Ormanların yok edilmesi, sera gazı salınımı, kirlilik, yaşam alanlarının yok edilmesi, fosil yakıtlarının aşırı kullanımı, su kaynaklarının kirletilmesi ve aşırı kullanımı gibi birçok insan kaynaklı faaliyetin acilen ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu amaçla acil ve etkili eylemler yapılmalıdır.

Fosil yakıtların tüketiminin azaltılması (Güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi vb. sürdürülebilir enerji kaynaklarının kullanılması vd.), su tasarrufu (tarımsal üretimde ve kentin peyzaj ve bahçe düzenlemelerinde susuzluğa dayanıklı tür ve çeşitlerin kullanılması, bölgeye uygun yerel (ata) çeşitlerin yaygınlaştırılması, yenebilir doğal otların alternatif tarım ürünleri olarak değerlendirilmesi, su kaybını en aza indirecek sulama teknolojilerin kullanılması vd.), ormanların korunması ve yok edilen ormanların geri kazanılması (küresel gıda üretimi ve tüketimin planlanması, güvenli ve yeterli gıdaya adil erişimin sağlanması, kâğıt tüketimin azaltılması, geri dönüşüm, küresel ve yerel ağaçlandırma çalışmaları vd.) gibi birçok farklı konu ile ilgili acil ve etkili adımlar atılmalıdır.

Tüm bu konularda bireysel olarak yapılabilecek çok şey var. Bisiklete binmek, toplu taşıma araçlarını kullanmak, su tasarrufu için alınacak küçük ama etkili önlemler, kâğıt tüketimin azaltılması, gıda israfının önlenmesi gibi birçok bireysel etkinlik farkındalığı arttıracaktır. Elbette nihai çözüm küresel bir sorun olan Küresel İklim Değişikliğinin küresel aktörlerin sorumluluk alması ve sorunun çözümü için ortak ve etkin bir şekilde mücadelesiyle mümkün olacaktır.